10 Aralık 2014 Çarşamba

Güneş uzayda hava olmamasına rağmen nasıl yanar? Bursa Oksijen olmayan yerde ateş yanmaz. Uzayda oksijen yoksa Güneş nasıl yanar?

Yanma çeşitli maddelerin oksijenle tepkimeye girmesiyle oluşur. Sonucunda da ısı ortaya çıkar. Yanmanın gerçekleşmesi için oksijenle tepkimeye girebilen bir maddenin oksijen olan bir ortamda bulunması gerekir. Tepkimenin başlayabilmesi için de genellikle maddenin ısıtılması gerekir. Güneş’in yanıyor gibi görünmesinin nedeni içinde gerçekleşen nükleer tepkimelerdir. Nükleer tepkimelerin gerçekleşmesi için ortamda oksijen olması gerekmez. Bu tepkimeler sırasında hidrojen
atomları şiddetli bir şekilde çarpışarak helyum atomlarını oluşturur. Bunun sonucunda büyük miktarda enerji açığa çıkar. Açığa çıkan enerji, ısı ve ışık olarak çevreye yayılır. Yani Güneş’in ısı ve ışık yaymasının nedeni yanma değil, içinde gerçekleşen nükleer tepkimelerdir.

Ozon Tabakasındaki Delik Küçülüyor mu?

Atmosferde bulunan ozon tabakası Dünyamızı Güneş’ten gelen zararlı ışınlardan korur. Ancak 1970’li yıllarda bu tabakadaki ozon miktarının azalmaya başladığı saptandı. Zaman içinde Antarktika üzerindeki ozon tabakası neredeyse tümden yok oldu, bir başka deyişle ozon tabakası “delindi”. Bunun başlıca nedeninin spreylerde ve buzdolaplarında kullanılan kloroflorokarbon gazları olduğu belirlendi. Bunun üzerine 1987 yılında ozon tabakasına zarar veren gazların kullanımını kısıtlayan uluslararası bir protokol imzalandı. Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın birlikte gerçekleştirdiği bir çalışmanın sonucu geçtiğimiz günlerde açıklandı. Buna göre ozon tabakasındaki delik artık büyümüyor ve atmosferdeki toplam ozon miktarı artıyor. Ancak uzmanlara göre deliğin tam anlamıyla küçüldüğünü söyleyebilmek için en az on yıllık bir süre geçmesi gerekiyor.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Bunlar Diken mi?

Bu dal dikenlerle dolu gibi görünüyor. Oysa dikene benzeyen şeylerin her biri bir dikenböceği. Dikenböcekleri bitkilerin özsuyuyla beslenir. Bu böcekler genellikle büyük fotoğrafta gördüğünüz gibi toplu halde ağaçların üzerinde görülür. Bu böceklerin vücudunda dikene benzeyen bir çıkıntı
bulunur. Bu çıkıntı dikenböceklerinin bitkilerin dikenleri gibi görünmelerini sağlar. Böylece avcıları olan hayvanlardan gizlenebilirler. Dikenböcekleri yaklaşık 1 cm boyundadır.

Japonya’da Çocuklar İçin İlginç Bir Sergi

Japonya’da Tokyo’da bulunan bir bilim müzesinde ilginç bir sergi açılmış. İnsan Atıkları ve Dünya’nın Geleceği adı verilen bu serginin açılma amacı atıklar, kanalizasyon ve sağlık konularına dikkat çekmek. Sergide ziyaretçiler için birbirinden eğlenceli etkinlikler düşünülmüş. Örneğin ziyaretçiler sergi alanında bulunan bir kaydıraktan dışkı şeklinde şapkalar takıp kayarak dev bir klozetin içine giriyor ve kanalizasyon sisteminde bir yolculuğa çıkıyorlar.

Ay Sıcak

Biliminsanları başlangıçta sıcak olan Ay’ın tümünün zaman içinde soğuyup sertleştiğini düşünüyordu. Ancak Çin Yer Bilimleri Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, Japon Uzay Araştırma Ajansı’na (JAXA) ait bazı uzay araçları aracılığıyla elde edilen verileri inceledi ve Ay’ın çekirdeğinin hâlâ sıcak olduğunu keşfetti. Ay’ın çekirdeğinin sıcak olmasının nedeninin gelgit etkisi olduğu düşünülüyor. Gelgit etkisi Ay ve Dünya arasındaki kütleçekiminden kaynaklanıyor ve Ay’ın şeklinde küçük değişimlere neden oluyor. Bu değişimler sırasında Ay’ı oluşturan maddenin yapısındaki moleküller birbirine sürtünüyor ve ısı ortaya çıkıyor.

Atlar Gözleri ve Kulaklarıyla “Konuşuyor”

İngiltere’deki Sussex Üniversitesi’nden bir grup biliminsanı atların birbirleriyle nasıl iletişim kurduğunu araştırmış. Araştırmacılar aralarına gerçek boyutlarda bir at başı fotoğrafı yerleştirdikleri iki yiyecek kovası bulunan bir salona aldıkları atları gözlemlemişler. Araştırmada kullanılan at fotoğraflarının bazısında atın başı sağa, bazısındaysa sola dönükmüş. Bazısında da atın gözleri ya da kulakları örtüyle kapatılmış. Araştırmacılar salona aldıkları atların fotoğraftaki atın başının dönük olduğu taraftaki kovaya yöneldiğini belirlemişler. Fotoğraftaki atın gözleri ya da kulakları örtülü olduğunda da atlar kovayı rastgele seçiyormuş. Bu bulgular atların gözleri ve kulakları aracılığıyla birbirleriyle iletişim kurduğunu gösteriyor.

14 Ağustos 2014 Perşembe

Fırıldak uçurtma

Uçurtma meraklısı çok. Bunlardan biri değişik bir uçurtma tasarlamış. Bu uçurtma iki parçadan oluşuyor: Bir çember ve bunun içinde bulunan elips biçimli, hareketli bir parça. Bu iki parça birbirine dik olarak duruyor. Uçurtma uçarken bir fırıldak gibi sürekli dönüyor. Fırıldak uçurtma, gökkuşağı renklerinde olması nedeniyle de gökyüzünde çok güzel görünüyor.

Yeni Bir Uçurtma Tasarlayabilir misiniz?

Tipik bir uçurtmanın şekli nasıldır? Ya biri uzun, diğeri kısa iki çıta artı şeklinde birleştirilerek dörtgen şekilli bir uçurtma yapılır. Ya da eşit uzunluktaki üç çıta altıgen oluşturacak şekilde ortalarından birleştirilir. Peki uçurtmalar başka hangi şekillerde olabilir? Haydi buluş atölyeciler ilginç uçurtmalar tasarlamak için harekete geçin. Uçurtmalarınızı tasarlarken dönen cisimlerden esinlenin. Tekerlek, fırıldak, topaç gibi...

Bitkiler Tehlikeyi Birbirlerine Haber Veriyor

Son yıllarda yapılan birçok araştırma bazı bitkilerin kendilerine zarar veren canlılar karşısında havaya birtakım kimyasal maddeler saldığını ve bu yolla yakınlarındaki bitkileri uyardığını ortaya koydu. Ancak bu bitkilerin bu kimyasal maddeleri nasıl fark ettiği ve nasıl tepki verdiği bilinmiyordu. Japonya’dan bir grup biliminsanı, domates bitkilerinin kendilerine zarar veren güve larvalarına verdiği tepkiler üzerinde bir araştırma yaptı. Araştırmada, güve larvaları zarar vermeye başladığında domates bitkilerinin havaya bir kimyasal madde saldığı belirlendi. Yakınlardaki bitkilerin de bu maddeyi havadan alarak başka bir maddeye dönüştürdüğü saptandı. Bu maddenin de larvaların gelişimlerini durdurduğu ve böylece yakınlardaki bitkilerin kendilerini korudukları ortaya çıktı.

Gözlüklü Peygamberdevesi

İngiltere’de Newcastle Üniversitesi Sinir Bilimi Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı
peygamberdevelerinin üç boyutlu görme becerilerini inceliyor. Araştırmacılar bu
incelemeler sonucunda elde edecekleri bilgileri kullanarak robotlarda üç boyutlu görüşü
geliştirmeyi amaçlıyor.

Araştırmacılar bir peygamberdevesinin başına üç boyutlu görüntüler izlemeye uygun
minicik bir gözlüğü balmumuyla yapıştırmış. Sonra da bu peygamberdevesine üç
boyutlu hareketli görüntüler izletmişler. Amaçları peygamberdevesinin av zannedeceği
bu görüntülere vereceği tepkileri gözlemlemek. Deneyler devam ettiğinden araştırma
sonuçları ileride duyurulacak.

Bitkiler ve Çizgili Pire Böceği

Bazı bitkiler onlarla beslenen böcekler tarafından ısırıldığında kendilerini korumak için çeşitli kimyasal maddeler salgılar. Bu kimyasal maddeler böcekleri bitkilerden uzak tutar. Ancak bazı böcekler bu kimyasal
maddelerden etkilenmez. Almanya’daki Max Planck Kimyasal Ekoloji Enstitüsü’nden bir grup araştırmacı kabak, hardal, karaturp, kolza gibi bitkilerle beslenen çizgili pire böceğinin de bu kimyasal maddelerden etkilenmediğini bulmuş. Araştırmacılar, çizgili pire böceklerinin bununla da kalmayıp bitkilerin salgıladığı bu kimyasal maddeleri kendilerini düşmanlarından korumak için kullandığını düşünüyor.
DİKKAT EDİN VE SAKIN ELİNİZE ALMAYIN!!!!!!!!!!!!!!

Uydular yere düşer mi?

Bir uydu Dünya’ya çok yakın bir yörüngede dolanıyorsa giderek yavaşlar. Çünkü atmosferin
üst kısımları sürtünmenin etkisiyle onu yavaşlatır. Bu durum uydunun giderek alçalmasına ve
düşmesine neden olabilir. Gerçekten de geçmişte bu şekilde düşen bazı uydular var. Uluslararası
Uzay İstasyonu da yeryüzüne yakın bir yörüngede dolanan uydulardan biri. İstasyon yerden
yaklaşık 400 km yukarıda dolanıyor. İstasyonun bulunduğu bu yükseklik uzay olarak kabul edilse
de burada çok az da olsa hava bulunuyor. Bu hava istasyonun giderek yavaşlamasına ve her ay
yaklaşık beş kilometre kadar alçalmasına yol açıyor. İstasyonun düşmemesi için istasyondaki
roket motorları belirli aralıklarla çalıştırılıyor. Böylece istasyon biraz hızlandırılıyor ve yeniden
belirli bir yüksekliğe çıkması sağlanıyor.

Konya Bilim Merkezi Açıldı

Türkiye’nin TÜBİTAK destekli ilk bilim merkezi, 26 Nisan 2014 tarihinde Konya’da açıldı.
Konya Bilim Merkezi açılış etkinlikleri kapsamında her yaş grubuna yönelik deneyler
ve gösteriler düzenlendi. Merkezde şu anda Dünyamız ve Bilimin Sultanları adlı iki
sergi ziyarete açık bulunuyor. Konya Bilim Merkezi bilim söyleşileri, bilim gösterileri ve
sergileriyle ziyaretçilerini bekliyor.

1 Haziran 2014 Pazar

Bazen Ay’ı gündüz görebiliyorum. Bu nasıl oluyor?

Ay’ı bazen gündüz de görebilmemizin iki nedeni var. Birincisi Ay’ın parlak olması, ikincisi de Ay’ın Dünya’nın
çevresinde dolanmasıdır. Ay bize diğer gökcisimlerine göre çok daha yakındır. Bu da onu gökyüzünde Güneş’ten sonraki en parlak cisim yapar. O kadar parlaktır ki bazı günler gündüz de görülebilir. Ay, Dünya’nın çevresini yaklaşık bir ayda dolanır. Bu süre içinde Dünya’nın çevresindeki konumu sürekli değişir ve her gün biraz daha geç doğup geç batar. Bu da onu bazen gündüz, bazen gece, bazen de hem gündüz hem gece görmemize yol açar. Örneğin 15 Nisan 2013’te Ay sabah saat 9.00’da doğup 23.30’da batacak yani onu bu saatler arasında gökyüzünde görebileceğiz.

Büyüteç nasıl büyütür?

Bir büyütecin merceğini incelediğinizde kenarlarının ince, ortasının kalın olduğunu görürsünüz. Dışbükey olarak da adlandırılan bu tür mercekler nesnelerden gelen ışık ışınlarını belirli bir yönde kırar, yani ışınların yönünü değiştirir. Yönü değişen ışınlar bir nesneyi daha büyükmüş gibi algılamamızı sağlar. Algıladığımız görüntünün büyüklüğü büyütecin nesnelere ne kadar yakın olduğuna göre değişir.

Bilgisayarlar Rüyalarımızı “Okuyabilecek mi?”

Neden rüya gördüğümüz biliminsanlarının çok merak ettiği bir konu. Ancak bu konuda henüz çok fazla şey bilinmiyor. Rüyalar üzerinde çalışan bir grup Japon araştırmacı, uykudaki deneklerin beyin etkinliklerini kaydetmiş. Bu kayıtları yaparken de denekleri ara sıra uyandırarak onlara rüyalarını anlattırmışlar. Ardından deneklerin rüyalarını konularına göre gruplandırmışlar. Bilgisayar, araba, kitap, çocuk gibi. Daha sonra deneklere rüyalarında gördüklerini söyledikleri şeylerin fotoğrafları gösterilmiş. Bu sırada da yine beyin etkinlikleri görüntülenmiş. Sonra da tüm bu verileri, geliştirdikleri bir bilgisayar programı yardımıyla karşılaştırmışlar. Sonuçta deneklerin, bir şeyi rüyalarında gördüklerinde ve o şeyin fotoğrafına baktıklarında beyin etkinliklerinin benzer olduğu saptanmış.

Elimizin içinde ve ayağımızın altında neden kıl yoktur?

Derimiz tabakalardan oluşur. En üstte epidermis adı verilen tab aka yer alır. Epidermisin de kendi içinde tabakaları vardır. Epidermiste en a lttaki tabakalardan yeni hücreler gelişir; yüzeyden de ölü hücreler dökülür. Epider misin altında da dermis adı verilen bir tabaka bulunur. Bu tabakada ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri, damarlar ve başka bazı yapılar da vardır. Dermis tabak asının altında yağ dokusu ve kan damarlarınca zengin hipodermis bulunur. Kıl k ökleri dermiste ve hipodermiste yer alır. Kıl köklerinin alt kısmında papilla a dı verilen bir yapı vardır. Bu yapı kan damarlarıyla bağlantılıdır. Papillada bulun an damarlar kıl köklerine besin sağlar. Ancak epidermis ya da dermis tabakaları kalın olduğunda kıllar gelişemez. Ayak tabanlarımızda ve avuç içlerimizde epide rmis ve dermis tabakaları vücudumuzun diğer yerlerine göre daha kalın olduğund an buralarda da kıllar gelişmez.

Denizlerdeki Plastikler Canlıları Tehdit Ediyor

Yeryüzündeki denizlerde birçok plastik malzeme yüzüyor. Bunlardan bazıları gözle görülemeyecek kadar küçük boyutlarda. Üstelik miktarları da çok fazla. Hollanda’daki Wageningen Üniversitesi’nden araştırmacılar, “plastik çorba” olarak adlandırdıkları bu plastik parçalarının deniz canlıları için çok büyük bir tehlike oluşturduğunu belirtiyorlar. Bu parçaların bir bölümü denize atılan plastik çöplerin bozunması sırasında ortaya çıkıyor. Önemli bir bölümüyse kanalizasyon sularıyla denizlere karışıyor.

Koşunca Neden Terleriz?

Vücudumuzun sıcaklığı normalde belirli değerler arasındadır. Koştuğumuzda kaslarımız daha çok çalışarak daha fazla enerji üretir. Bu da vücut sıcaklığımızın artmasına neden olur. Bu durumda beynimiz tarafından derimizde bulunan ter bezlerine uyarı gönderilir. Ter bezleri de ter olarak bildiğimiz sıvıyı salgılar. Ter, derimizdeki gözeneklerden dışarı çıkar. Sonra da buharlaşır. Buharlaşma için ısı enerjisi gerekir. Bu enerji vücudumuzdan alındığı için de vücudumuz serinler. Böylece vücut sıcaklığımız normale döner.

Balıklar Su İçer mi?

Tuzlu suda yani denizde yaşayan balıklar su içer. Bu balıkların vücudundaki tuz oranı, içinde yaşadıkları tuzlu suyunkinden daha azdır. Böyle durumlarda su, tuzun az olduğu ortamdan tuzun çok olduğu ortama geçer. İşte bu nedenle balıkların vücudundaki su, derileri ve solungaçları yoluyla deniz suyuna geçer. Ancak denizde yaşayan balıkların yaşamlarını devam ettirebilmek için kaybettikleri bu suyu geri almaları gerekir. Bunun için de bol miktarda su içerler. Tatlı suda yaşayan balıklar içinse tam tersi bir durum söz konusudur. Bu balıkların vücudundaki tuz miktarı, tatlı sudaki tuz miktarından daha yüksektir. Bu durumda ortamdaki tatlı su derileri ve solungaçları yoluyla balıkların vücuduna girer. Bu nedenle tatlı suda yaşayan balıklar su içmez.

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Yapıştırıcılar neden içinde bulundukları tüplere yapışmaz?

Günlük yaşantımızda sıklıkla kullandığımız yapıştırıcılar çözücü olarak bazı kimyasal maddeler ya da su içerir. Yapıştırıcı, bir yere sürüldüğünde havayla temas eder ve içindeki çözücü buharlaşır. Bunun sonucunda yapıştırıcı kuruyarak sertleşir ve sürüldüğü yüzeye sıkıca tutunma özelliği kazanır. Yapıştırıcının içinde bulunduğu tüpün ağzı kapalıyken çözücü buharlaşamaz. Böylece yapıştırıcı sıvı halde kalır ve içinde bulunduğu
tüpe yapışmaz.

Neden yumurtanın beyazı pişmeden önce şeffaf, piştikten sonra beyazdır?

Pişirme işlemi, yumurtada bazı değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler, yumurtanın yapısındaki proteinlerle ilgilidir. Yumurta çiğken beyaz kısmı saydam ve sıvı haldedir. Bu kısımda suda çözünebilen proteinler bulunur. Proteinler, aminoasit adı verilen daha küçük moleküllerin birbirine bağlanmasıyla oluşmuş moleküllerdir. Pişirme sırasında yumurta ısınmaya başladığında proteinlerin yapısındaki aminoasitler önce birbirinden ayrılır, sonra yeniden bir araya gelir. Ancak bu sırada yeni bir yapı kazanırlar. Bu yeni yapıda aminoasitler birbirlerine hem daha sıkı bağlanmıştır hem de daha yakındır. Aynı zamanda içlerine sumolekülleri hapsolmuştur. Bu durumda pişmiş yumurta mat ve beyaz bir görünüm alır.Ayrıca da katı olur.

Dev Balık Heykelleri Okyanuslardaki Kirliliği Anlatıyor

Bu yaz Brezilya’nın Rio kenti Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı’na ev sahipliği yaptı. Bu konferansta, ekonomik ve toplumsal gelişmenin çevreye zarar vermeden nasıl gerçekleştirilebileceği tartışıldı. İşte, fotoğrafta gördüğünüz bu dev balık heykelleri de bu konferansla ilgili. Çünkü, konferansta görüşülen konulardan biri de okyanusların korunmasıydı. Plastik atıklar, okyanuslardaki en önemli kirlilik kaynağı olarak biliniyor. Rio’daki Botafogo sahilinde bulunan bu dev balık heykelleri, okyanuslardaki kirliliğe dikkat çekmek amacıyla yapılmış. Heykellerin her birinin yapımında yüzlerce atık plastik şişe kullanılmış.

Dünyanın En Eski Kibrit Çöpleri

İsrail’deki Hebrew Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, Cilalı Taş Devri’nden kalma, kil ve taştan yapılmış bu küçük çubuklar, dünyanın en eski kibrit çöpleri olabilir. Kudüs kentindeki bir müzede 8000 yıllık çubukların üzerinde çeşitli izler bulunuyor. Araştırmacılar, çubukları elektron mikroskobu aracılığıyla incelemişler. İzlerin bir bölümünün sürtünme sonucu oluştuğu anlaşılmış. Araştırmacılar, çubukların üzerindeki bazı koyu renkli izlerinse yanma sonucu oluştuğunu düşünüyorlar.

Dünyanın En Yüksek Oyuncak Kulesi

Brezilya’da plastik yapı oyuncakları kullanılarak yüksekliği tam 31,19 metre olan bir kule yapılmış. 6000 çocuğun katılımıyla dört günde tamamlanan kulenin yapımında bir vinç kullanılmış. Çünkü bir süre sonra yüksekteki parçaların üst üste koyulması güçleşmiş. Bunun için önce yerde 1-2 metre boyunda parçalar hazırlanmış. Sonra hazırlanan parçalar vinçle üst üste yerleştirilmiş. Kulenin planlarınıysa Danimarka’dan bir grup tasarımcı çizmiş.

Güney Okyanusu’nda Yeni Canlı Türleri Keşfedildi!

Okyanusların dibi çok soğuk ve çok karanlıktır. Ama okyanusların tabanında bazı yerlerde sıcak suların açığa çıktığı sıcak su bacaları bulunur. Bu bacaların bulunduğu ortamlar hem sıcak hem de çeşitli kimyasal maddeler bakımından zengindir. İlk bakışta canlıların yaşamını sürdürebilmesi için uygun değilmiş gibi görünen bu ortamlar, bazı hayvan türleri için eşsiz bir yaşam alanı oluşturur. İngiltere’deki bazı üniversitelerle araştırma merkezlerinin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonucunda Güney Okyanusu’ndaki sıcak su bacalarının bulunduğu bölgelerde çok sayıda yeni canlı türü keşfedildi. Bunlar arasında yengeç, denizyıldızı, kaya midyesi, denizşakayığı ve ahtapot türleri var. Araştırmacılar Güney Okyanusu’nda 2400 metre derinlikte yürüttükleri bu çalışmalarda uzaktan kumandalı bir sualtı aracı kullandılar. Bu araç sayesinde sıcaklığın 382 dereceye kadar ulaştığı sıcak su bacalarının çevresindeki canlıları görüntülediler. Ayrıca araştırmacılar, diğer okyanusların tabanlarındaki sıcak su bacalarınınm çevresinde yaşayan  birçok hayvan türünün Güney Okyanusu’nda görülmediğini ortaya çıkardılar.


Dünyanın En Büyük Ormanı

Dünyanın en büyük ormanı, Kuzey Kutup Bölgesi çevresinde bulunuyor. Rusya, Kanada, İsveç, Finlandiya, Norveç, Kazakistan, Moğolistan ve Japonya’nın bir bölümünü kaplayan bu ormana tayga deniyor. Yeryüzündeki ağaçların % 29’u bu bölgede bulunuyor.

En Son Keşfedilen Ağaç Türü

Wollemi çamı, en son keşfedilen ağaç türü olarak biliniyor. Avustralya’daki Wollemi Ulusal Parkı’nda bir park görevlisi tarafından keşfedilmiş. Her ne kadar adında “çam” geçse de, gerçek bir çam türü değil. Çok eski zamanlarda ortaya çıkmış olan, Arokaryagiller adlı başka bir kozalaklı ağaç ailesine ait. Aslında, Wollemi çamının en ilginç özelliği, 1994 yılına kadar yalnızca fosillerinin biliniyor olması. Doğada çok az sayıda kaldığı ve soyu tükenmek üzere olduğu için keşfedilir keşfedilmez koruma altına alınmış.

Bu Ağacın Gövdesi Çok Kalın

Meksika’nın Oaxaca eyaletinde bulunan bu servi ağacının gövdesinin çevresi 36,2 metre. Çapıysa 11,62 metre olarak ölçülmüş. Bu, dünyanın en geniş gövdeli ağacı. Ağacın yaşının 2000’den fazla olduğu tahmin ediliyor. Uzaktan bakıldığında ağacın gövdesi çok sayıda ince gövdeli ağacın bir araya gelmesiyle oluşmuş gibi görünüyor. Ama uzmanlar ağacın tek bir tohumdan gelişmiş olduğunu belirtiyorlar. Ağaç, kabuğundaki yarıkların ve çatlakların zaman içinde genişlemesiyle bu görünümü almış.

Bu Ağaçlar Çok Hızlı Büyüyor

Dünyanın en hızlı büyüyen ağaç türü Doğu Asya’ya özgü olan prenses ağacı. Bu ağaç çok hızlı büyüyor; yılda yaklaşık 4,5 metre kadar. Ancak prenses ağacı çok uzun ömürlü bir ağaç değil ve yalnızca gençken çok hızlı boy atıyor.

En Kısa Ağaç Türü

Dünyanın en kısa boylu ağaçları, Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki tundrada görülen bir söğüt türüne ait. Cüce söğüt olarak adlandırılan bu ağaçların boyu 5-6 santimetre kadar.

En “Yalnız” Ağaç

Bu fotoğraf uzun yıllar önce çekilmiş. Fotoğraftaki akasya ağacı, bir zamanlar Nijer’de Ténéré Çölü’nde yaşıyordu. O, dünyanın en yalnız ağacıydı. Bu ağaca en yakın ağaçlar 400 kilometre ötedeydi. 1973 yılında, bir kamyonun çarpması sonucu akasya ağacı zarar gördü ve sonra kurudu. Ağacın gövdesi, Nijer’in başkenti Niamey’de bir müzeye taşındı. Ağacın bir zamanlar bulunduğu yerde artık onu simgeleyen bir heykel var.

Dünyanın En Büyük Ağacı

Dünyanın en büyük ağacı, ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Redwood Ulusal Parkı’nda bulunan bir dev sekoya. Bu ağacın boyu 83,8 metre, çapıysa 7,7 metre kadar. Ağacın gövdesinin yaklaşık 1400 ton olduğu hesaplanmış. Ağacın yaşının 2300– 2700 arasında olduğu sanılıyor. Dev sekoyalar, kozalaklarının içindeki tohumlardan gelişiyor.Küçücük bir tohumun böyle büyük bir ağaca dönüşmüş olması sizce de çok ilginç değil mi?

Yılanlar Nasıl Su İçer?

Yakın zamana kadar boa yılanlarının suyu ağızlarındaki küçük bir delikten sanki pipetle çekermiş gibi içtikleri biliniyordu. Ancak yeni bir araştırmanın sonuçları bu hayvanların yalnızca bu şekilde su içmediklerini ortaya koymuş. Öyle ki bu yılanların alt çenelerinde bulunan deri kıvrımları tıpkı bir sünger gibi suyu çekiyormuş. Sonra da bu kıvrımların bulunduğu bölgedeki kas hareketleri sayesinde su mideye aktarılıyormuş.

30 Mayıs 2014 Cuma

Dev Kâğıt Uçak

ABD’deki Pima Havacılık ve Uzay Müzesi’nden mühendisler, 14 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde dev bir kâğıt uçak tasarlamışlar. Oluklu mukavvadan yaptıkları bu uçak yaklaşık 360 kilogram olduğundan onu uçurmak için bir helikopter kullanılmış. Uçak önce halatla helikoptere bağlanmış. Helikopter tarafından gökyüzüne çıkarıldıktan sonra da serbest bırakılmış. 10 saniye süresince saatte 160 kilometre hızla havada süzüldükten sonra düşmüş. Dev kâğıt videosunu izlemek için aşağıdaki internet adresini ziyaret edebilirsiniz:
http://greatpaperairplane.org/

Dünyanın En Büyük Çiçeği Açtı

Dünyanın hem en kötü kokan hem de en büyük çiçeği Titan arum adlı bitkininki. Doğal yaşam alanı, Sumatra’daki tropikal yağmur ormanları olan bitkinin soyu tükenme tehlikesi altında. Bitki, uzun aralıklarla çiçek açıyor. Bu nedenle her çiçek açışı önemli bir haber olarak dünyaya duyuruluyor. Bitki, farklı ülkelerdeki pek çok botanik bahçesinde özel olarak yetiştiriliyor. Bu bahçelerden biri de İsviçre’deki Basel Üniversitesi’ne ait. Geçtiğimiz günlerde bu bahçede bulunan Titan arum çiçek açtı. Ender çiçek açması, çiçeğinin büyüklüğü ve kokusunun çürümüş et kokusuna benzemesi nedeniyle pek çok insan bu çiçeği görmek için bahçeyi ziyaret ediyor.

Silgi nasıl bir yapıya sahiptir? Kurşunkalemle yazdıklarımızı nasıl silebiliyoruz?

Silgi çoğunlukla yapay kauçuktan yapılır. Ayrıca vinil ya da plastikten yapılan silgiler de vardır. Gelelim silginin kurşunkalemle yazılan bir yazıyı nasıl sildiğine: Kurşunkalemin ucu grafit adı verilen bir maddeden yapılır. Grafit, kurşuni siyah renkte ve gözle görülemeyecek kadar küçük tanecikli bir yapıya sahiptir.Kurşunkalemle kâğıda yazı yazdığımızda bu küçük tanecikler, kâğıdın yüzeyindeki liflere bağlanır. Biz bunu kâğıdın yüzeyindeki bir iz olarak görürüz. Bu izi silmek istediğimizde silgiyi kâğıda sürteriz. Silgi, yüzeydeki kâğıt liflerini yerinden kaldırır. Bu sırada kâğıttaki kurşunkalem izi de silinmiş olur.

Çamur Fışkırtan Yanardağ

Endonezya’daki Sidoarjo kentinde bulunan bir yanardağ, 2006 yılının Mayıs ayından beri sürekli patlıyor. Ama bu yanardağdan kül ya da lav değil, çamur fışkırıyor! Yanardağdan bugüne kadar yaklaşık 144 milyon metreküp çamur fışkırmış. Araştırmacılar, bir bilgisayar modeli tasarlayarak yanardağın daha ne kadar etkin olacağını tahmin etmeye çalışmışlar. Bu modele göre, önümüzdeki 26 yıl boyunca bu şekilde patlamaya devam edeceği sanılıyor. Yanardağ patlaması nedeniyle kentteki birçok bölge boşaltılmış. Ancak yine de bu olayı gözlemlemek amacıyla kente birçok turistin geldiği belirtiliyor
.

Papazbalıkları Çiftçilikle Uğraşıyor

Bazı papazbalıkları, yosunların yakınındaki yengeç, karides ve benzeri canlılarla besleniyor. Bu balıkları inceleyen araştırmacılar, papazbalıklarının yosun yetiştirdiklerini ve onların bakımını yaptıklarını gözlemlemişler. Papazbalıkları, önce mercan kayalıklarında bir bölümü temizleyerek buraya yosun taşıyormuş. Sonra da aralarda yetişen başka bitkileri kopararak yosunların daha kolay büyümesini sağlıyormuş. Ayrıca, balıkları ve denizkestanelerini buralardan uzak tutmaya çalışıyorlarmış. Yosunlar büyüyüp geliştiğinde de karides ve yengeç gibi canlılar da buraya geliyormuş.

Yeni Bir Gezegen Doğuyor

Güney Yarımküre’den gözlem yapan araştırmacılar, yeni oluşmakta olan bir gezegen keşfettiklerini düşünüyorlar. Araştırmacılar, geçtiğimiz aylarda Güney Yarımküre’den gözlemlenebilen T Chamaeleontis (ti kameleontis okunur) adlı yıldızın yörüngesinde dolanan bir gaz ve toz kümesinin ortasında küçük bir gökcismi olduğunu fark etmişler. Bu gökcisminin, yeni oluşan bir gezegen olabileceğini düşünüyorlar.

Dünyanın En Hızlı Treni Çin’de

Dünyanın en yüksek hızda yol alan trenleri Çin’de bulunuyor. Geçtiğimiz ay tanıtımı yapılan yeni bir hızlı tren, saatte 350 kilometre hıza erişebiliyor. Bu tren, Çin’de Pekin ve Şangay kentleri arasında hizmet veriyor. Bu trenle, 1318 kilometrelik yolculuk yaklaşık beş saat sürüyor.

Dinozorların Vücut Sıcaklıkları Hesaplandı

Dinozorların sürüngenler gibi soğukkanlı canlılar olduğu düşünülüyordu. Ancak ABD ve Almanya’dan araştırmacılar, en azından büyük otçul dinozorların vücut sıcaklıklarının 36-38°C olduğu sonucuna vardılar. Bunu, diş fosillerindeki mine tabakasını inceleyerek vücut sıcaklıklarını bulmayı sağlayan bir yöntem sayesinde keşfettiler.

En Uzaktaki Dev Karadelik Keşfedildi

Hawaii’deki bir gözlemevinde çalışan gökbilimciler, yeryüzünden çok uzaklarda dev bir karadelik keşfettiler. Araştırmacılar, yeni bulunan karadeliğin çevresinde bir gaz ve toz diski bulunduğunu belirtiyorlar. Bu gökcismi ortalama büyüklükte bir gökadadaki tüm yıldızlardan daha parlak. Araştırmacılar, buradan kaynaklanan ışığın yeryüzüne 12,9 milyar yılda eriştiğini hesaplamışlar. Bu yeni gökcismini gözlemleyerek evrenin oluşumuyla ilgili yeni bilgiler elde edebilecekler.
                                          Bu keşfin yapıldığı Hawaii’deki UKIRT Gözlemevi.

20 Mayıs 2014 Salı

Antarktika’da Denizin Altında Dev Yanardağlar Bulundu!

Biliminsanları, Atlas Okyanusu’nun güneyinde, Antarktika’da denizaltında dizi halinde on iki yanardağ bulunduğunu saptamış. Bu yanardağlardan bazılarının yüksekliği binlerce metreymiş. Karadaki bir yanardağ patladığında ya da tepesi çöktüğünde bazen heyelanlara yol açar. Biliminsanları, denizin altında bulunan bu yanardağların da ya da tepeleri çöktüğünde tsunamilere yol açabileceğini düşünüyor. Ancak bu yanardağların bulunduğu bölgede kimse yaşamadığından bir tehlike olmadığını söylüyorlar. Tsunamilerin nasıl oluştuğunu anlamak için, gelecekte bu yanardağların incelenmesi planlanıyor.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Gözyaşı neden tuzludur?

Ter, idrar ve gözyaşı vücut sıvılarımızdan birkaçıdır. Vücut sıvılarının hepsinde çözünmüş olarak bir miktar tuz bulunur. Gözyaşımızda bulunan tuz, gözümüze bulaşan hastalık etkeni mikroorganizmaların yok edilmesini sağlar. Çünkü mikroorganizmaların çoğu tuzun fazla olduğu ortamlarda yaşayamaz.

Tırnaklarımız neden uzar?Tırnaklarımızın ucu neden beyaz renktedir?

Tırnaklarımız sürekli uzar ve kendini yeniler. Bu yenileme, tırnaklarımızın dip kısımlarındaki beyaz bölümde tırnak hücrelerinin çoğalmasıyla olur. Burada yeni hücreler oluştukça eski hücreler tırnağın ucuna doğru itilir. İşte bu şekilde uzar. Tırnaklarımızın uçlarının neden beyaz renkte olduğuna gelince… Tırnaklarımızın altında deri bulunur. Tırnaklarımız yarı saydam olduğundan altındaki derinin pembemsi rengini görürüz. Ancak tırnaklar uzayıp deriyle temasları kaybolduğunda beyaz gibi görünür.

Bazı Diller Yok Oluyor

Tüm dünyada 6000’den fazla dil konuşulduğunu biliyor muydunuz? Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) eldeki verilere göre 2010 yılında hazırladığı “Tehlikede Olan Dünya Dilleri Atlası” adlı çalışmasına göre, yeryüzünde konuşulan dillerin % 43’ü tükenme tehlikesi altında. Bir dil, onu konuşan ya da çocuklarına öğreten kimse kalmadığında tükenmiş sayılıyor. Dillerin tükenme nedenlerinin başında, İngilizce, İspanyolca ve Çince gibi çok sayıda kişi tarafından konuşulan uluslararası dillerin yaygınlaşması geliyor. Bir dil yok olduğunda, o dille birlikte insanlığın ortak kültürünün bir parçası da yok oluyor.

Hava Durumunu Söyleyen Diş Macunu

Sabahları dişlerinizi fırçalarken, o gün havanın nasıl olacağını da öğrenmek ister misiniz? ABD’deki MIT’den (Massachusetts Enstitüsü) araştırmacılar, bu fikri gerçekleştirmek için ilginç bir diş macunu kutusu tasarlamışlar. Bu diş macunu kutusu küçük bir bilgisayara bağlı. Bilgisayar, İnternet’e bağlanıp o gün havanın nasıl olacağına ilişkin verileri alıyor. Daha sonra diş macununa havanın durumuna göre yeni tatlar eklenmesini sağlıyor. Örneğin, diş macununun tadı biraz fazla naneliyse o gün havanın soğuk olacağını anlıyorsunuz. Nane yerine tarçın tadı geliyorsa anlıyorsunuz ki hava sıcak olacak. Diş macununun üzerinde ince mavi bir çizgi varsa bu da yağmur yağacağı anlamına geliyor.

Yüzüğe Benzeyen Fare Yaptılar

Bugüne kadar çeşit çeşit bilgisayar faresi gördünüz. Peki hiç yüzüğe benzeyenini gördünüz mü? Bir firma, parmağa takılarak kullanılabilecek bir fare üretmiş. Fare, bilgisayara kablosuz olarak bağlanıyor. Kullanmak için işaret parmağına takılıp üzerindeki alanda başparmağın gezdirilmesi yeterli. Böylece masaya kolunuzu dayamanıza gerek kalmadan, arkanıza yaslanıp bilgisayarınızı kontrol edebiliyorsunuz.

Yumurta kaynatılırken kabuğu neden çatlar?

Yumurtayı kaynatmaya başladığımızda, içinde bulunan hava sıcaklığın etkisiyle genleşir yani daha çok yer
kaplar. Genleşen hava yumurta kabuğundaki minik deliklerden dışarı çıkmaya çalışır. Ancak bazen havanın kuvveti yumurta kabuğunu çatlatır. Kaynatacağımız yumurtanın bir ucuna toplu iğneyle minik bir delik açarsak
çatlamasını önleyebiliriz.

Gezgin Kayaçlar!

ABD Kaliforniya’daki Ölüm Vadisi’nde bulunan geniş bir düzlükte çok ilginç kayaçlar var. Bu kayaçlar kendi kendilerine yer değiştiriyor. Bunu yaparken de arkalarında izler bırakıyorlar. Bugüne kadar kimse kayaçları
hareket halindeyken gözlemlemeyi başaramamış. Ama arkalarında bıraktıkları izlerden bazılarının birkaç kilometre yol aldığı anlaşılıyor. Bu izlerin bazıları düz, bazıları zikzak şeklinde. Daire şeklinde olanlar bile var. Araştırmacılar, kayaçların yerinden hareket edebilmesi için rüzgârın hızının saatte 150 kilometre olması gerektiğini hesaplamışlar. Ama bölgede bu kadar güçlü rüzgârlar görülmüyor. Araştırmacılar kayaçların hareketinin kışın görülen buzlanmayla ilgili olabileceğini düşünüyorlar. Bunu kanıtlayabilmek için çok çeşitli ölçümler yapmışlar. Ama sonuçta, kayaçların nasıl hareket ettiği hâlâ tam olarak anlaşılamamış.

Filler Acı Biberi Hiç Sevmiyor!

Afrika’nın bazı bölgelerinde insanlarla filler arasında bir çatışma yaşanıyor. Filler, yaşam alanları gittikçe küçüldüğü için yiyecek bulmakta zorlanıyor. Bu nedenle çiftçilerin tarlalarındaki ürünleri yiyorlar. Çiftçiler de, filleri uzaklaştırmak için onları korkutmaya çalışıyor. Ancak, bunun pek işe yaradığı söylenemez. Çünkü korkan filler saldırganlaşıyor. Sonunda çiftçiler onlara ateş etmek zorunda kalıyorlar. Bir grup doğa korumacı, bu sorunu çözmek için tarlaları fillerden koruyacak bir şey bulmuşlar. Acı biber! Bibere acılığını veren “kapsaisin” adlı kimyasal maddenin kokusu filleri kaçırıyor. Doğa korumacılar, çiftçilere tarlalarının çevresinde acı biber yetiştirmeyi öneriyorlar. Bu sayede tarlalar fillerden korunuyor.

Petrol Kirliliğiyle Savaşan Robotlar

Geçtiğimiz yıl Meksika Körfezi’ndeki bir petrol platformunda bir kaza yaşandı. Bu kazada denize çok büyük miktarda ham petrol döküldü. Ham petrol birçok canlı türü için çok zehirli olduğundan araştırmacılar denizdeki petrolü temizlemenin yollarını arıyorlar. Ama işleri çok zor. Bu arada, ABD’den araştırmacılar gelecekte gerçekleşebilecek kazalarda deniz yüzeyindeki petrolü temizlemeye yarayacak robotlar geliştirmişler. Yaklaşık beş metre boyundaki bu robotlar, denizin yüzeyinde toplu halde yüzüyor. Özel emici maddelerle sudaki ham petrolü temizliyorlar. Araştırmacılar, bu robotlardan 5000 tanesinin bir ay içinde Meksika Körfezi’nde deniz yüzeyinde petrolü temizleyebileceğini hesaplamışlar.

16 Mayıs 2014 Cuma

Dünyanın En Büyük Çiçeği

Bu fotoğrafta gördüğünüz çiçek, Asya’nın güneydoğusundaki yağmur ormanlarında yaşayan ve nadir görülen bir bitkiye ait. Çok büyük boyutlarda beş taçyaprağı olan bu bitki Rafflesia cinsinden bir tür. Bu cinsten olan bitkilerin gövdesi, kökleri ve yaprakları olmuyor. Bu bitkiler, besin ve su gereksinimlerini köklerine tutundukları başka bitkilerden karşılıyor. Rafflesia’ların çiçekleri, çürümüş et kokusuna benzeyen kokularıyla da tanınıyor. Bu kokunun bazı böcekler için çekici olduğu biliniyor. Bu böcekler bitkinin çiçektozlarını çiçeğe taşıyarak onların çoğalmasına katkıda bulunuyor.

Eski Kitapların Kokusu

Kitap yapımında kullanılan tutkal, kâğıt, mürekkep gibi maddeler zaman içinde ısı, ışık ve nem gibi dış koşulların etkisiyle parçalanmaya başlar. Bunun sonucunda da bazı bileşikler açığa çıkar. İngiltere’deki Londra Üniversitesi Akademisi’nde kimyacı olan Matija Strlic ve çalışma arkadaşları bu bileşikler üzerinde bir araştırma yapmış. Bu araştırma sonucunda eski kitaplarda 15 farklı bileşik oluştuğu belirlenmiş. Araştırmalar eski kitapların kendine özgü kokusunun bu bileşiklerden kaynaklandığını gösteriyor. Eski kitapların kokusunun çimen ve vanilya karışımı bir koku olduğu belirtiliyor.

Kızıl Gezegen Mars’ın Atmosferi Bir Zamanlar Oksijen Bakımından Zenginmiş!

Günümüzde Mars’ın atmosferinde neredeyse hiç oksijen yok. Ancak geçmişte varmış. İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nin Yer Bilimleri Bölümü’nden bir grup biliminsanı, yaptıkları araştırmada geçmişte Mars’ın atmosferinde bulunan oksijenin
Dünya’nın atmosferindeki oksijenden çok daha önce oluştuğuna ilişkin varsayımı destekleyen bulgular elde etti. Ayrıca bu oksijenin ortaya çıkış şeklinin Dünya’dakinden çok farklı olduğunu da buldular. Biliminsanları gerçekleştirdikleri araştırma sırasında Mars’tan kopup yeryüzüne ulaşan göktaşlarını ve robot uzay aracı Spirit’in gönderdiği Mars ilişkin bilgileri incelediler. Bu araştırma sonucunda Mars’ın yüzeyindeki kayaçların yapısının iç katmanlardaki kayaçların yapısından farklı olduğu ortaya çıktı. Biliminsanları bu bulgudan hareketle atmosferdeki oksijenin gezegenin iç katmanlarındaki birtakım kimyasal tepkimeler sonucunda ortaya çıktığını tahmin ediyor. Oksijenin Dünya’da ortaya çıkış şekliyse çok farklı. Gezegenimizdeki oksijenin ortaya çıkışınınsa canlıların fotosentez yapmasıyla ilgili olduğu düşünülüyor. Mars’ta bugün oksijen bulunmamasının nedeni tam bilinmiyor. Oksijenin bir bölümünün kayaçların yapısına girdiği, kalanının da bir şekilde uzaya kaçtığı düşünülüyor.

Sivrisinekler Geceleri Daha İyi Koku Alıyor

Sivrisinekler avlarını bulmak için kokuları izler. ABD’den araştırmacılar, sivrisineklerin en iyi geceleri koku aldığını ortaya çıkarmışlar. Sivrisineklerin koku alma duyularının keskinliği, koku almalarında rol oynayan bazı proteinlerin salgılanma miktarına göre değişiyor. Araştırmacılar, sivrisineklerde bu proteinlerin geceleri daha fazla salgılandığını, bu nedenle sivsineklerin geceleri daha iyi koku aldığını bulmuşlar.

Balinalar da Bronzlaşıyor

Kanada ve Meksika’dan araştırmacılar, bazı balina türlerinin de tıpkı biz insanlar gibi güneşin etkisiyle bronzlaştıklarını ortaya çıkarmışlar. Özellikle göç ettikleri dönemlerde balinaların rengi koyulaşıyor ve güneş yanığı nedeniyle derileri su topluyor. Araştırmacıların bu çalışması balinaların da diğer birçok canlı gibi iklimdeki ve atmosferdeki değişikliklere duyarlı olduğunu gösteriyor.

13 Mayıs 2014 Salı

Hayat Renklerim'e sorun cevaplayalım

Arkadaşlar Hayat Renklerim'e sorun cevaplayalım. Tüm sorularınızın cevapları burda.

Kurbağaların derisi neden nemlidir?

Kurbağaların derileri zar gibi ince bir yapıdadır. Derileri suyu ve havayı geçirebilir. Kurbağalar yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereken suyun ve havanın bir bölümünü derileri aracılığıyla alır. Ancak bunun için derilerinin nemli olması gerekir. Tersi durumda bu yolla hava alamazlar ve yaşamları tehlikeye girer. Kurbağaların derilerinin altında bulunan salgı bezlerinden özel bir salgı salgılanır. Mukus adı verilen bu salgı, kurbağaların derilerinin nemli olmasını sağlar.

T. rex’in Bilinen En Eski Akrabası Bulundu

ABD’de Utah eyaletinin güneyindeki bir çölde 80 milyon yıl öncesine ait bir dinozor fosili bulundu. Bu fosilin bilinen en büyük etçil dinozorlardan biri olan Tyrannosaurus rex’inakrabası olduğu belirtiliyor. Sekiz metre uzunluğunda olduğu ve kütlesinin 2,5 tonu bulduğu düşünülen bu dinozor, Tyrannosaurus rex’ten yaklaşık 10-12 milyon yıl önce yaşamış.

Yeni Bir Salyangoz Türü

Hırvatistan’daki Velebit Dağları’nda derinlere inen çok sayıda mağara var. 2010 yılında bu mağaralarda yaşayan gövdesi de kabuğu yarı saydam olan bir salyangoz bulundu. Almanya’daki Goethe Üniversitesi’nden Alexander M. Weigand’ın yaptığı araştırmalar sonucunda bunun yeni bir tür olduğu anlaşıldı. Bu haber geçtiğimiz aylarda bilim dünyasına duyuruldu. Kara salyangozlarından olan bu salyangozun mağaralarda yaşayan ve çok nadir bulunan bir tür olduğu beliriliyor.

Antarktika’daki Buz Örtüsünün Altında Ne Var?

Antarktika kalın bir buz örtüsüyle kaplı bir kıta. Bu buz örtüsü sürekli yer ve şekil değiştiriyor, büyüyor ya da küçülüyor. Bu değişimler, iklim değişikliği konusunda çalışan araştırmacılar için önemli veriler sağlıyor. Bu nedenle araştırmacılar kıtadaki buz örtüsünde gerçekleşen değişimleri dikkatle izliyor. Buz örtüsünün hareketi ve kapladığı alan kadar kalınlığının bilinmesi de önem taşıyor. Buzun kalınlığının belirlenmesi içinse buz örtüsünün altındaki karaların ayrıntılı olarak haritalanması gerekiyor. Bunun için Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’ne (NASA) ait ICESat adlı uydu ve çeşitli hava araçları aracılığıyla yıllardır birçok ölçüm yapılıyor. Ayrıca bazı çalışmalar da yerde yürütülüyor. NASA, bugüne kadar elde edilen verilerden yararlanarak bir Antarktika haritası yayımladı. Bu harita buz örtüsünün gelecekte iklim değişikliğinden nasıl etkileneceği konusunda daha doğru tahminler yapılmasını sağlayacak.

Teşekkürler!

Arkadaşlar hayat renklerim sayfamızın görüntülenmesi 111 kişi görüntülemiş teşekkürler.

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Ayda su mu var?

Ay’da tahmin edilenden daha çok su olduğu belirlendi. Ayrıca Ay’daki suyun kaynağının Dünya’daki suyun kaynağıyla benzer olduğu da saptandı. Dünya’daki suyun kaynağının asteroitler ve kuyrukluyıldızlar olduğu düşünülüyor.

400.000 yıllın insan fosili


Canlılar üzerindeki genetik incelemeler 2013 yılında da sürdü. İspanya’da bir mağarada yapılan kazılarda 400.000 yıl öncesinden kalma kemikler bulundu. Bir uyluk kemiği üzerinde  yapılan genetik incelemeler bu kemiğin günümüzde soyu tükenmiş bir insan türüne (bilimsel adı Homoheidelbergensis) ait olduğunu ortaya
koydu. Bu kemikten elde edilenDNA’nın bugüne dek bulunan eneski insan DNA’sı örneği olduğu da belirtildi.

11 Mayıs 2014 Pazar

Clarıty

Gelişmiş görüntüleme yöntemleri sayesinde beynin ayrıntılı görüntüleri elde edilebiliyor. Bu görüntülerde beyin kesitler halinde görülebiliyor. Başka bir deyişle beynin tamamını gösterebilecek görüntüler elde etmek bu yöntemlerle mümkün olmuyor. Ancak geçtiğimiz yıl geliştirilen CLARITY adı verilen bir yöntem sayesinde beynin üç boyutlu görüntülerini elde etmek mümkün olabilecek. Bu yöntemin beynin diğer yöntemlere göre daha ayrıntılı olarak incelenmesini sağlayacağı tahmin ediliyor. 

Çekirdek Isınıyor!!!!!!!!!!!!!!

Dünya’nın çekirdeğinin sıcaklığı 20 yıl kadar önce 5000°C olarak belirlenmişti. Geçtiğimiz yıl bu sıcaklığın araştırmalar sonucunda 6000°C olarak saptandığı açıklandı. Bu sıcaklığın Güneş’in yüzey sıcaklığıyla aynı olduğu belirtiliyor